Meğer her ayrılık, sevdiğin bir şairin intiharı gibiymiş, meğer her ayrılık cesur bir bedelmiş..
Aşk yürek işi de ayrılık ne işi ? Aşk güzelse kalpte, ayrılık çirkin midir kalbe ?
Garibin halinden garip, ayrılık acısını tatmış kalbin dilinden ise ayrılık acısını tatmış kalp anlar.
Bütün zamanlarda, ayrılık aşkın önünde yürür.
Bazı anlar vardır, uzun ayrılık sürelerine denktir. Ama ayrılık zihnin tükenmesinden başka bir şey değildir.
Her aşkın içinde nabız gibi atıp duran bir ayrılık ihtimali yatardı.
Ayrılık zorba anılarıyla geliyor… Her zorba anı beni ayrılığın karşısında küçük düşürüyor.
Hiç bir ayrılık ebedi olanı kadar ızdırap verici olamaz.
Ayrılık ve şarkılar arasında garip bir bağ vardı ve şarkılarla varıyorduk özlediğimizin yanına…
Ayrılık ne zor kelime. Yokluk da öyle. Ayrılmak ölmek gibi. Her ayrılık biraz ölmektir.
Ayrılık her zaman batmakta olan akşam güneşinin parıltısı gibidir, kismen aydınlık, kısmen de karanlıktır.
Ayrılık sevdaya değil ölüme dahil olmalıydı. Çünkü ölüm mutlak sondu, ayrılık derin bir bitiş.
“…Ama ayrılık kaçınılmaz. Yüreğinde sürdüreceksin sevgini. O olmadan da onu sevmeyi öğreneceksin. Ateşten gömlektir ayrılık.”
Ölümden sonra da ayrılık uzak mezarlar, öyle bir ayrılık ki sürecek kıyamete kadar…
Ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi, Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık.
