Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.
Keşke bir şiir okumuş, bir kedi sevmiş olsaydınız. Belki bu kadar kirletmezdiniz dünyayı…
Başının o ağrısı beni görüncedir. Bana baktıkça yalnızlığın geliyor aklına.
Çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin..
“İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım..”
Herkes kendi uçurumunu yüreğinde taşır…
Zamansız gelme, elim kolum dağınıksa sarılamam..
Çünkü denize bulaştım, bunu ellerimin maviliğinden anlıyorum.
Sen de, bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın…
Şaştım, senin hançerin bu kadar mıydı varmadı yüreğime.
Düşünüyorum da biz, büyüyerek çocukluk etmişiz.
Çünkü sonu buysa, ölmek elbette gereksizdi.
Varsın şarkısız kalsın ömrümce dudaklarım, suyunu hep aynı çeşmeden içecekse..
Gülüşüm, oturuşum, konuşuşum, belli efendim, besbelli yaşamaktan soğumuşum.
“Sen ki, saçından tırnağına kadar bir hürriyete bedelsin.”
Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa, gel bağışlayalım birbirimizi.
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım, bana dönesin diye bir bir kapattım.
“Gizlenen, gösterilmeyen, hissettirilmeyen sevginin zerre değeri, kıymeti yok gözümde.”
Sen nereye ben oraya adım adım, insan sevdikçe iyileşiyor artık anladım…
“Ne kadar şarkı dinlemişsem ömrümce, hep senin niyetine tutmuşum.”
Eylül toparlandı gitti işte, Ekim filan da gider bu gidişle.
Belki yağmura da gerek kalmazdı, insanlar bu kadar kirli olmasaydı.
Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm, bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan.
